Alsancak Şenliği’nin son günü, benin de konuşmacı olduğum, “Kadınların Gözüyle Alsancak” başlıklı panelde, ilginç bir soru geldi. Konumuzla pek ilgisi yoktu ama, kanayan yaramıza parmak basıyordu.
“Beyin göçü konusunda ne düşünüyorsunuz?”
Soru, tüm katılımcılara yönelikti. Ama tek muhatabı bendim sanki... Nasıl olmayayım? İki çocuğunu da önce İstanbul’a, sonra da Amerika’ya kaptırmış bir anaydım. Çifte kavrulmuş özlem çekiyordum yıllardır...
Oğlumu İstanbul’a yolculadığım günlerde, bir gazeteye neler yazmışım, bakın:
“...Bu yıl, Amerikan Koleji Göztepe’den Boğaziçi’ne otobüs kaldırsa dolacak. 30 kadar çocuğumuz, Boğaziçi Üniversitesi’nin çeşitli bölümlerini kazanmış. Zaten okulun üçte biri de İzmirliymiş. Bornova Anadolu Lisesi’ne, Bilkent ve ODTÜ’den dekanlar bizzat gelerek, yüzde yüz başarı ödülü vereceklermiş.
Bunlar çok güzel şeyler... İzmir ve Ege’nin diğer illeri, üniversite sınavlarında başı çekiyor. Yıllardır alınan sonuçlar bunu gösteriyor. Peki, bu pırıl pırıl beyinler, yurt içi de olsa, neden başka illere göç ediyorlar?
Bugün Ankara’ya, İstanbul’a giden değerlerimiz, mezun olunca İzmir’e dönüp hizmet etmeyi düşünecekler mi? Maalesef, yılların deneyimi göstermektedir ki, bu gençler genellikle okudukları yerlerde kalıp, iş bulmaya çalışıyorlar ve meyvelerini orada veriyorlar. Onları daha şimdiden başka illere kaptırmıyor muyuz?”
Yazının tarihi 1995. Sanki bugün yazılmış gibi. Aradan geçen dokuz yıl içinde değişen hiçbir şey yok çünkü. Hatta, daha da kötüye gittiğini söyleyebiliriz.
SELİM YAŞAR’IN YANITI
Kızımın Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduğu yıl... Son sınıfın son döneminde, İstanbul Sanayi Odası Başkanı Hüsamettin Kavi’den iş teklifi almış. Ama, Amerika’dan gelen öneri üzerinde düşünüyor. Bekleme döneminde.
O günlerde Selim Yaşar’ın bir söyleşisi çıkmıştı gazete. Gençlerimizi İzmir’de tutmak için elinden geleni yapacağını söylüyordu. Yaşar Holding’e başvuracak hiçbir genç geri dönmeyecekti.
Kızımın başına ekşidim. İlle de başvuru yap, diye.
Özgeçmişini yazdı, gönderdi. Ondan çok ben, heyecanla bekliyordum sonucu. Acaba? Kızımı yuvada tutacak müjdeli bir haber alabilecek miydik?
Sağ olsunlar, yanıt vermek inceliğini gösterdiler:
“Şu anda, sizin özelliklerinize uygun bir kadromuz yoktur!” diye...
“Bu yazıyı al, sakla,” dedi kızım. “Daha farklı özellikler kazandığımda okur güleriz...”
İŞ İMKANI YOK!
Kızım Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler, oğlum da aynı okulun Ekonomi bölümünden mezun. İkisi de Amerika’da İşletme master’ı yaptı. Biri 8, diğeri 5 yıldır Amerika’da. İş tecrübeleri var.
Ey İzmir ahalisi!!! İzmir’in değerli iş adamları...
Var mı bu çocuklara verilecek işiniz?
Yanlış anlaşılmasın; kendi çocuklarımı yalnızca en yakınımdaki örnekler olarak verdim. Geride yüzlercesi var...
Lafa gelince, mangalda kül bırakmıyoruz da; eylem yönümüz biraz kısır. O halde “beyin göçü” konusunda sızlanmaya hiç mi hiç hakkımız yok.
Böyle gelmiş, böyle gidecek...