Kentsel dönüşüm adı altında anılan ve vatandaşların ağırlı olarak kentsel dönüşüm yasası olarak bildiği "Afet Yasası" ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemelerin başında gelmekteydi.

Peki nedir bu kentsel dönüşüm ve afet yasası ?

Kanun tabiriyle söylemek gerekirse 2012 yılında çıkan afet yasası; "Afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir" şeklinde açıklanabilir.

Afet yasasının tanımındanda anlaşılacağı gibi burada esas ve belirleyici nokta "riskli yapılar"

Özellikle 17 Ağustos 1999 depreminin ardından ortaya çıkan acı tablolar herkesi derinden yaralamıştı. Bu depremin üzerinden henüz çok bir zaman geçmeden gerçekleşen Van depremi de bu konuda ki zaaflarımızı apaçık gözler önüne serdi.

1999 yılı Marmara Depreminde 17 bin 480 insanımız riskli binalar yüzünden hayatını kaybetti.

Türkiye ekonomisi %10 geriledi. 2011 Van depreminde 644 insanımız riskli binalar yüzünden hayatını kaybetti, şehirdeki binaların % 70’i oturulamaz hale geldi. Yaşanan facialar ve acıların izleri hala çok taze.


Neyse ki yetkili birimlerimiz ve dönemin devlet yönetimi ciddi bir adım attı ve bu afet yasasını çıkardı. Gerek vatandaşlarımızın can güvenliği gerekse de inşaat sektörünün geleceği adına bu yasa bizlere çok şey kazandırdı. 

Ancak 2012 yılında çıkan bu yasaya rağmen halen beklenen düzeyde dönüşümler gerçekleşemiyor. Elbette bunun pek çok sebebi var. Çünkü kentsel dönüşüm birden fazla tarafın bulunduğu ve ortak paydada buluşmayı hedefleyen bir denklem. Belediye, vatandaş ve özel sektörün başrolde olduğu kentsel dönüşümde tüm tarafların gayretli olması bile bazen işlerin çözülmesi için yeterli olmayabiliyor. Bu aşamada mağdur olan tarafların başında ise malesef vatandaşlarımız geliyor.

Açıkcası biz özel sektör olarak bu konuda gereken tüm desteği vermeye hazırız. Vatandaşlarımızın riskli yapılardan biran önce kurtulması adına atılacak her adımda yer almak ve çözüm üretmek noktasında sorumluluk almaktan kaçınmayız.


1. ve 2. Derece deprem kuşağı üzerinde olan şehirlerimizde her an deprem riski var. 20-30 yıllık periyotlarla bu bölgelerde 7 ve üzeri şiddetinde depremler olacaktır. Önemli olan depremlerle barışık yaşamaktır, çünkü deprem öldürmez, riskli ve çürük yapılar öldürür.

2012 yıl sonu itibarı ile Türkiye’de 20 milyon konut stoku var. Bunun 5,5 milyonunu riskli yapı olarak tahmin ediliyor, 20 yıl içinde bu yapıları yenilemek zorundayız.

Özetle; Devletimizin desteği ve katkıları ile, halkımızla ele verip, milletimizi mağdur etmeden kentsel dönüşüm projeleri ile müreffeh Türkiye’yi gerçekleştirmek zorundayız..