Ülkemizde son on iki yılda konut sektöründe önemli gelişmeler yaşanmıştır.
Bu gelişmeler hem hane halkının konuttaki mülkiyetini hem de yaşadığı konutun niteliğini önemli oranda değiştirmiştir. Özellikle 2000’li yıllarda yapılan binalarda Yapı Denetim Kanunu ve Deprem Yönetmeliği’nin zorunlu olması yeni yapılan binaların daha güvenli ve nitelikli olmasını sağlamıştır.
Ancak bu gelişmelere karşın Türkiye’de konut sektöründe sorunlar halen devam etmektedir. Özellikle yetersiz sosyal konut arzı niteliksiz ve ruhsatsız binanın çokluğu, sektörde sorunların halen devam etmesine neden olmaktadır. Ayrıca konut sektörü hızlı bir şekilde büyürken bu gelişimin toplumun geneline yayılmadığı yaygın bir görüştür. Öte yandan Türkiye’de gecekondulaşmaya karşı yapılan mücadelenin yetersizliği nedeniyle Türkiye’deki konut niteliği önemli ölçüde kaybedilmektedir.
Ruhsatsız konutların fazlalığı nedeniyle Türkiye’deki konut sorunu bir bakıma barınma sorunundan çıkıp nitelikli konut sorunu haline dönüşmüştür.
Günümüzde Türkiye’de bir yandan konut açığından bahsedilirken diğer yandan konut fazlalığından bahsedilmesinin en büyük nedenlerinden birisi de konut stokuna ilişkin güncel resmi veriler bulunmamasıdır. Konut sorunu hakkında bir çözüm geliştirmeye başlamanın başlangıç noktası mevcut konut durumunun saptanması ve buna göre planların hazırlanması olmalıdır. Aksi takdirde yapılacak plan ve uygulamalar isabetli olmayacak, sorunu daha da çözümsüz hale getirecektir.
Açıklanan verilere göre Türkiye’de 2000 yılında konut stoku 16.235.830’dur. 2001-2013 arası ruhsat alınarak yapılan konut sayısı 5.957.017, kaçak yapılan konut sayısı 250.000 ve bu dönem aralığında yıkılan konut sayısı 215.000’dir. Buna göre Türkiye’de 2013 yılında tahmini toplam 22.227.847 konut stoku olduğu ortaya çıkmaktadır. Türkiye nüfusu ve hane halkı büyüklüğü göz önüne alındığında bu stoku hiçte az değildir. Hatta bu sayı gelişmiş birçok ülkenin konut stokundan da yüksektir. Ancak buradaki temel mesele konut niteliği ve konut sahipliğinin hane halkı arasındaki eşitsiz bölüşümüdür.
Özellikle 1999 Marmara Depremi’nden sonra kaçak bina yapımına karşı ciddi önlemler alınmış yeni bir inşaat anlayışı içine girilmiştir. Ancak buna karşın yine de kaçak inşaat anlayışını yıkmak kolay olmamıştır. Gelinin son nokta itibariyle bir değerlendirme yapacak olursak son dönemlerde yapılan konutların depreme dayanıklı ve nitelikli olduklarını söylemek gerekir.
Sosyal yaşam imkanları, spor tesisleri, bahçeleri, dinlenme alanları, açık ve kapalı havuz seçenekleri, açık ve kapalı otopark imkanları, teknolojik alt yapıları, estetik ve modern mimarileri ile öne çıkan yeni konut projeleri vatandaşlarında konut talebini tetikleyen en önemli unsurların başında gelmektedir.
Bunların yanı sıra finansal kaynaklarında devreye girmesi ve ülke ekonomisindeki istikrar mekanizmasının piyasaları olumlu yönde etkilemesi konut sektörünü doğrudan etkilemektedir. Hali hazırda yatırım yapmak isteyen inşaat firmalarının sayısı da hiç azımsanmayacak düzeydedir. Arz ve talebin karşılıklı etkileşimde olduğu her atmosferde dikey büyüme kaçınılmaz olacaktır.